Geçen okuduğum bir kitapta şöyle diyordu yazar; ''Hayattaki ıstıraplar tuz gibidir,ne azdır,ne de çok.Istırabın miktarı hep aynıdır.Ancak bu ıstırabın acılığı,neyin içerisine koyulduğuna bağlıdır.Istırabın olduğunda yapman gereken tek şey,ıstırap veren şeyle ilgili hislerini genişletmektir.Onun içinde sen de artık bardak olmayı bırak,göl olmaya hatta derya olmaya çalış.'' Bunu okuduğumda aslında hiç bu açıdan olaylara bakamadığımızı farkettim.İnsanoğlu daima yaşadığı acıların onu boğduğunu,onu ezdiğini söyleyip durdu.En ufak bir üzüntünün bile onun hayatında izler bıraktığını ileri sürdü.Çünkü olaylar karşısında hep kendimizi o bardak gibi gördük. Oysa biz deniz olabilsek,görkemli ve koskocaman bir deniz,tüm bu acıları yutabiliriz. Yazarın dediği gibi bardak olmaya devam edersek ıstırabın tadını çok fazla hissedeceğiz,tıpkı tuz gibi.Istırap veren şeyle ilgili hislerimizi genişletemeye ise o bardağı kırmakla başlamalıyız sanırım.O bardağı kırıp...
Kayıtlar
2016 tarihine ait yayınlar gösteriliyor
- Bağlantıyı al
- X
- E-posta
- Diğer Uygulamalar
Her insanın kendi etrafında duvarları vardır.Kiminin ki hapishane duvarları kadar yüksek,kimininki ise kaldırım taşları kadar alçak.Kiminin ki betondan yapılı,kiminin ki çürük tahtadan.Ben o yüksek duvarlarımın üstüne oturmuş ayaklarımı sallandırırken insanların o alçak duvarları arkasındaki suratlarını görüyorum.Görüyorum ve hiç kimsenin göründüğü gibi olmadığını zamanla öğreniyorum. Ve her zaman o yüksek duvarlarımın üstünde emin adımlarla yürüyerek hayatıma devam etmeye çalışıyorum.Gökyüzüne bakıyorum ve etrafımdaki insanların ne kadar kötüleştiğini,vurdumduymazlaştığını düşünüyorum.Sonra diyorum ki ''Umursama,zaten hiç alçaktan bakan biri yüksektekinin nasıl hissettiğini anlayabilir mi?
- Bağlantıyı al
- X
- E-posta
- Diğer Uygulamalar
Bir sonbahar sabahı ağaçlara takılıyor gözüm.O an insan hayatının ağaca ne kadar çok benzediğini farkediyorum,yapraklarında insanlara.. Bir zaman geliyor,tıpkı sonbahar gibi,döküyor hepimizi birer birer ortalığa.Bazılarımız güçlü işte,tutunuyor bir dala.Ama eninde sonunda hepimiz buluşuyoruz o toprakla. Bir de rüzgar var tabi onu da engel olarak görüyorum.Bazen düşürmese de hissettiriyor yaşamın kolay olmadığını. Bakıyorum etrafa,kuşlara bakıyorum.Sanırım özgürce uçup istediği ağaçta durmak güzel.Düşünüyorum da,sanırım yakın bir dostumun dediği gibi "Hayat Bulutlarda".
- Bağlantıyı al
- X
- E-posta
- Diğer Uygulamalar
Hani o güneşin,ayın bizimle geldiğini sandığımız günler, Hani nerede o, sokakta kaygısızca,sebepsizce koşupta eğlendiğimiz günler, Dalıp giderdik,misafir derdik hep, Misafir gelecek. Şimdi her dalışımız birini götürdü bizden. Eskiden annemiz bir yere gittiğinde üzülürdük sadece, Ne çabuk üzülür olduk her gidenin arkasından. Bir de şeker verilinceye kadardı mutsuzluğumuz, Ne çabuk boğulur olduk bunca derdin,tasanın içerisinde. Ve bunca çirkinliğin içerisinde olsakta, Ne dersiniz son defa çocuk olmaya?
- Bağlantıyı al
- X
- E-posta
- Diğer Uygulamalar
İleride iyi bir yazar olmayı çok isterim.Ama burada ki "İyi" kavramı hiçbir zaman popülerliği ve sıradanlığı yansıtmasın istiyorum.İnsanlar benim kelimelerimde,cümlelerimde kendilerinden bir parça bulabilsin istiyorum.Ve onlar benim yazdıklarımı okuduklarında,benim yazarken hissettiğim duyguları kalplerinde hissedebilsinler.Çünkü bu istediklerimi bir gün birinden duyabilirsem,yaşayacağım mutluluğun tarifi olamaz sanırım. Hiçbir zaman adımı dünyaya duyurmak gibi bir kaygım olsun istemiyorum.Benim amacım,benim yazdıklarımla kendi hayatında değişikler yapabilecek ve cümlelerimde yaşam bulabilecek insanlara ulaşmak ve onlara sesimi duyurmak.İşte bunu bir gün gerçekleştirebilirsem,ancak o gün kendime "İyi bir yazarım." diyebileceğim.
- Bağlantıyı al
- X
- E-posta
- Diğer Uygulamalar
Sanırım bu dünyada en çok kırılan insanlar,kırıldıklarını hiç gösteremeyen insanlardır.Belki de "O her şeye alınır,kırılır." dediğimiz sözde narin insanlar sadece fazladan şeker için ağlayan şımarık çocuklardan farklı değillerdir. Bakın o kırılmamış gibi görünen insanların gözlerine.En çok onların kırıldığını ve üzüldüğünü ancak gözlerinden anlayabilirsiniz.İşte böyle insanların diğerlerinden farkı kendilerini düşünmeleri değil,başkaları için kendilerini feda etmeleridir.Gözlerindeki o dolu,anlamlı ifadeye bakın ve tekrar düşünün. Üzüntüler midir insanlara böyle anlamlı baktıran? Ya da böyle anlamlı bakmak mı üzer insanı?
- Bağlantıyı al
- X
- E-posta
- Diğer Uygulamalar
Durup düşünürken aklıma gelen eski fotoğraflara bakma isteği ile telefonu elime aldığımda böylesine sürükleyici bir serüven ortaya çıkmasını hiç beklememiştim aslında. İlk farkettiğim şey büyüdüğüm olmuştu,evet büyümüştüm.Ama farkettiğimden ziyade ilk yüzüme çarpan gerçek ise gülüşlerimin nasıl değiştiğiydi.Önceden içten olan gülüşlerim zamanla o saf mutluluğunu yitirmiş ve çoktan "Zorlama Gülüşler" adı altında yitip gitmişti. Diğer bir konu ise yanımda olan insanlardı.Sanırım bir kaçı hariç diğerleri bu fotoğraf yığınında kalmayı başaramadı.Galiba gülüşlerim ve yanımdaki insanlar bu konuda doğru orantılı ilerledi. Ama bu fotoğraf yığınının ortasında,tek başıma kaldığımda beni en çok mutlu eden şey;şimdi,burada,her şeyin başladığı yerde ve o insanların hiç birine ihtiyacım olmadan "Ben buradayım ve yılmadım." demek oldu.